26 Temmuz 2009 Pazar

sosyetenin yeni gozdesi sarap banyosu

Yorgunluk ve stres atmak isteyen jet sosyete artik solugu sarap banyosu yapilan lüks otellerde aliyor! Istanbul`un lüks butik oteli Les Ottomans`in yarisindan fazlasini bir SPA merkezi kapliyor. Fransa, Italya, Ispanya ve Ingiltere gibi birçok ülkede hizmet veren Caudalie Vinotheraphie(sarap terapisi) SPA`nin Türkiye`deki ayagi burada. Otel, sosyetenin de bir süredir müdavimi oldugu sarap banyosuna ev sahipligi yapiyor. Yeni Aktüel dergisinin haberine göre; sarap banyosu cildi nemlendiriyor, yag oranini dengede tutuyor. Ayrica ferahlatan ve ruhu sakinlestiren etkisi de var.||ÜZÜM ALTIN DEGERINDE||Caudalie Vinotheraphie SPA`nin temelleri, Fransiz Mathilde ve Bertrand Thomas çiftinin Bordeaux kentindeki Smith Haute Lafitte satosunda atilmis. Yaslanmayi önleyici cilt bakimina farkli bir bakis getirmeyi planlayan çiftin ilham kaynagi üzüm çekirdegi olmus! Hasadin sonunda çöpe atilan üzüm çekirdeklerinin, agirliklari kadar altin degerinde oldugunu fark etmisler. Zira polifenol, yani bitkilere renklerini veren bir madde içeren bu çekirdeklerin anti-oksidan etkisinin cilde müthis faydali oldugunu ögrenmisler. Ardindan satolarinda Caudalie Vinotheraphie SPA adiyla kurduklari merkeze zamanla artan ilgi sayesinde dünyanin dört bir yanina subeler açmislar. Dünya sosyetesinin ugrak mekani haline gelen sarap SPA`si, bundan 14 ay önce de Türkiye sosyetesinin ugrak mekani haline gelen Les Ottomans`in kapisini çalmis. Sarap banyosunun özü olan `barrel` adli karisim; 50-100 ml arasinda degisen üzüm ve kirmizi sarap özüyle birlikte ardiç, biberiye, sardunya, servi, limon ve limon otu gibi çesitli organik yaglarin birlesiminden hazirlaniliyor. Sonra isisi 30 ila 32 derece arasinda ayarlanan ilik suya karistiriliyor. Uygulamanin yapilacagi misafir banyoya aliniyor. Karisimin içerigindeki tane üzüm çekirdegi özleri, cilde nem ve canlilik verirken ayni zamanda parlaklik kazandiriyor.||CILDI YENILIYOR||Organik esansli yaglarin buradaki katkisi ise vücutta inceltici ve drenaj etkiye sahip olmasi. Kan dolasimini hizlandiran bu karisim ayni zamanda vücuttaki ödemi de gideriyor. Üstelik cilt tipini dengeleyici özelligi de var. Yagli bir cildiniz varsa yagini aliyor, kuru bir cildiniz varsa nemlendiriyor. Ancak kalici bir sonuç için seansi 20 dakika süren bakimin haftada iki-üç kere düzenli olarak tekrarlanmasi gerekiyor. Aksi halde tek girilen seansin etkisi sadece ciltte iki gün süren bir parlaklik oluyor!

Banyo Paspasi

19 Temmuz 2009 Pazar

yorum . ismet emre turk romaninda ilk postmodernist oguz atay

Banyoya yönelen arkadaslarina içeriden seslenir: `Daha ölmedim.` Fakat banyodan uzun süre yine ses gelmez. Arkadaslari endiselenip seslenirler. Cevap alamayinca kapiyi açarlar: Bu kez ölmüstür. 1977`de ölmesine ragmen eserleri hâlâ en çok okunan yazarlarimizdan; üzerinde en çok konusulan, fikirleri en çok tartisilan edebiyatçilarimizdan biri. Otuz bir yil geçti ölümünün ardindan. Bir insan ömrü için uzun sayilabilir bu; ama devletler, milletler için o kadar kisa ki! Buna ragmen, neler neler sigdi bu senelere. Her an bir Korkuyu Beklerken, Tehlikeli Oyunlar yasadi bu ülke, Tutunamadi bir türlü; ne gerçek anlamdaki bir demokrasiye, ne insan haklarina, ne özgürlüge: Biri modern, öteki postmodern iki darbe yasadi. Her ikisinden de agir yarali olarak çikti, yoluna devam etmeye çalisiyor simdilerde...||BATI ILE DOGU`YU BIRBIRINE EKLEMLEYEN YAZAR||Ama o günden bugüne iyi seyler de oldu. Hiç dokunulmaz denilen yiginla ön yargi yerle bir edildi; insanlarin telaffuz etmekten bile çekindikleri bazi kavramlar günlük hayatimizin bir parçasi haline geldi... Soguk Savas dönemine özgü ben-öteki duruslar arasindaki kati sinirlar ortadan kalkti en azindan; ciddiyetten kirilan resmi söylemler Oguz Atay metinlerinde oldugu gibi, tipki onun ironik sekilde dile getirdigi gibi bir bir terk edildi. Ne diyordu Oguz Atay: `Ülkemiz büyük bir oyun yeridir. Her sabah uyaninca, biraz isteksiz de olsak, hepimiz sahnenin bir yerinde, bizi çevreleyen büyük ve uzak dünyanin sevimli benzerini kurmak için toplaniriz. Küçük topluluklar olarak, birbirimizden bagimsiz davranarak ve birbirimizi seyrederek günlük oyunlarimiza baslariz.` Üzerimize ne oyunlar oynandi da seyretmedik mi yillarca? Ideolojik, etnik, bölgesel, mezhebe dayanan sayisiz oyunlarla enerjilerini bosa harcamadi mi bu ülkenin insanlari, gençleri? Senaryosu baskalarinca yazilip elimize teslim edilmis oyunlari, birbirimizden habersizce ama ayni amaca hizmet ettigini yillarca sonra fark ettigimiz oyunlarin basrol oyuncusu, yardimcisi, figürani olarak hakkini vermedik mi bu oyunlarin ve bu arada elindeki bir gazete için düsman olmadik mi ayni mahalledeki insanlara, okudugu kitaptan dolayi surat asmadik mi, `kosul` yerine `sart`, `olasilik` yerine `imkan` dedigi için yaftalamadik mi pek çogunu, bir bezin pesine düsüp yillar, on yillarca hep ayni nakarati söylemedik mi `basörtüsü sorunu` diye? Neler, neler yoktu ki bu oyunun içinde? Biz, elimizdeki çomagi ötekinin, öteki dedigimiz arkadasimizin, esimizin dostumuzun gözüne sokarken birileri kenarda oturup kis kis gülmedi mi halimize? Hatta bazen gülmedik mi aglanacak halimize? Bu biz degil miydik?||Biz degil miydik, Ortadogu`da kan, barut kokarken komedi filmleri seyreden; biz degil miydik Avrupa`nin orta yerinde, Bosna`da yarim milyon insan ölürken ekrandan atilan sutu görünce `gool!` diye ayaga firlayip gözü yerinden firlayan? Ve bu insanligin ölümü degil miydi sizce? Üstelik bunu, bu çeliskiyi ilk haber veren o olmadi mi yillar öncesinden, bugünleri görmüsçesine arifane bir yaklasimla? Söyle diyordu Oguz Atay Tehlikeli Oyunlar`inda: `Nihayet insanlik da öldü. Haber aldigimiza göre, uzun zamandir amansiz bir hastalikla pençelesen insanlik, dün hayata gözlerini yummustur.` Sasilacak olansa, `insanliktan payi olanlar`in onun ölümünü nasil seyrettikleri, ölümüne nasil katlandiklari; dahasi, `insanligin ölümü`nü hizlandiran, ondan nasibini alanlarin, paylarini almayanlar kadar cesur olmayislaridir; gidisati görüp isine daha fazla sarilmak yerine ümitlerini kaybedip köselerine çekilmeleridir.||Oguz Atay`in Soguk Savas dönemindeki klise kavramlari hem edebiyatimizdan hem de düsünce hayatimizdan nasil sulandirip bir çirpida tarihin çöplüklerine gönderdigi sorusu akillara takilir arada bir. Bu yeni tarzi, bu yeni bakis açisini, üslubu nereden almistir denir. Kimi onun essiz edebiyat dehasina yorar basarilarini, kimi içinde bulunulan sartlarin zorlamasina, kimi Türkiye disindaki gelismelere. Kuskusuz, bunlarin hepsi yan yana gelmese bugün ne Oguz Atay bu kadar degerli ne Türk edebiyatinin çizgisi bu noktada ne de içinde bulundugumuz süreç böyle olurdu. Oguz Atay`in 1960`li yillar Türkiye`sine Virginia Woolf`un Mrs. Dalloway`i ile Deniz Feneri`nin ustaca kurgusunu, bilinç akisi teknigini, James Joyce`un Ulysses ile Finnigan`s Wake`inin kendine özgü, bir kisilik dil ve üslubu ile zaman anlayisindaki esnekligi, göreliligini; Vlademir Nabokov`un Solgun Ates ile Infaza Çagri`sinin biçimsel özelliklerini; Robert Musil`in Niteliksiz Adam`inin hangi ise elini atsa elinde kalan, bastan sona mükemmellikten uzak, yarim yamalak yasanmisliklar ile `tutunamama` reflekslerini; Franz Kafka`nin Dava ile Sato`sunun modernizme ait bürokrasi anlayislarinin, kapali, dört duvarla çevrili, los isikli devlet dairelerinin insan üzerinde yarattigi derin, sarsici, dudak uçuklatici etkisini getirip hediye ettigi; bütün bu tarzlarin muhtesem bir karisimindan kendine özgü, yeni, yepyeni bir tarz ve üslup gelistirdigi gerçegini kim inkar edebilir? Ama Oguz Atay romaninin ve düsünce dünyasinin Türkiye`ye kattiklari sadece bundan mi ibarettir? Degil elbette. Oguz Atay, 1960`li yillardan itibaren dünyadaki degisimi ilk fark eden, fark etmekle kalmayip o degisimi bir ucundan tutup Türkiye`ye montajlama gayreti gösteren nadir edebiyatçilarimizdandir. Modern dünyanin sonu ile postmodern dünyanin baslangicina özgü kalin ve ince bütün kirilmalarin izini sürmenin romanlaridir bu anlamda Tutunamayanlar ve Tehlikeli Oyunlar. Cemil Meriç`in Bu Ülke`sinde döne dolasa anlattigi, kendi ifadesiyle `hastalikli`, `çilgin sevgilerin ve suursuz kinlerin emzirdigi iki ifrit` olan sag ve sol kavramlarini `ti`ye almakla kalmayip kavramlara takilmanin çok ötesi ve üstüne çikarak sadece insanî degerlerin olusturdugu bir atmosferin hikayesini yazmistir Oguz Atay. Postmodern degisimi iskalamamakla kalmamis, ona dogrudan katki sunmus ilk yazarlarimizdan biridir Oguz Atay. Tutunamayanlar romani basta olmak üzere; Tehlikeli Oyunlar, Bir Bilim Adaminin Romani, Korkuyu Beklerken ve Oyunlarla Yasayanlar`da, hatta `günlük`lerinde hep Bati`ya Dogu`yu eklemleyen, Dogu`nun eklemlerinden yeni bir Bati çikarmaya çalisan çok sesli, çok bakis açili, çok uçlu, çok kültürcü bir tavir görürüz onun metinlerinde. Bir yanda Napolyon varsa, öte yanda Dalai Lama vardir; bir yanda Seine varsa, öte yanda Ganj; bir yanda Hiristiyanlik varsa öte tarafta Islamiyet, bir yanda modernizm varsa öteki yanda klasik degerler vardir. Bati`ya ait bir kavram, söylem, durus göründügünde okuyucu bilir ki hemen ardindan Dogu`ya ait bir yenisi gelecektir.||Ama bir seye özellikle dikkat eder Oguz Atay kisileri: Öfkelenip Bati`ya kizacagina kendini tanimayi denemeli insan diye düsünürler. Bütün sorunlarin temelinde kendini tanima eksigi vardir Tehlikeli Oyunlar`in Hikmet`ine göre. Pür Baticiliga da onun ürettigi degerleri büsbütün görmezden gelmeye de sonuna kadar karsidir yazar; ama bu karsi olusun da kendine özgü bir üslubu vardir ve bu üslup asla öfke dolu, kirici, yikip dagitici bir dogaya sahip degildir; bilakis, kizarken dudaklarinin ucuyla hafif güler Oguz Atay kisileri, elestirirken, yerden yere vururken bile tebessüm ederler, `ha-ha-ha!` derler, ise bak, Ingiltere Krallik, biz Cumhuriyetiz; Ingiltere tarihin gerisinde bu yüzden, biz ilerisindeyiz... Böylece, Türk okuyucusu, onun kaleminden, onun eliyle biçimle içerik arasindaki farkin ne kadar önemli oldugunu bir edebiyatçi gözüyle ögrenmis olur.||ANLATACAKLARI DAHA BITMEDI...||Türk siyasal, sosyal ve kültür tarihinin 1970`li yillardan baslayarak günümüze kadar geçirdigi tekamülde eger edebiyatin, onun nezdinde edebiyat dünyasinin, yazar öznenin bir katkisi varsa; bunda Oguz Atay etkisinin öncelikli siraya konulmasi, olsa olsa bir hakkin teslimi anlamina gelir. Aslinda, neresinden bakilirsa bakilsin Oguz Atay romani bulundugu noktadan gelecegin dünyasini isik hiziyla görüp gösterme, gelecege yapilacak yolculukta hareket kabiliyetini azaltan, sifira indirgeyen olumsuzluklari ironiyle, pastisle, `kitsch`le ortadan kaldirma yöntemleri sunma yolunda ciddi belge olma niteliklerini hala muhafaza etmektedir. Eger edebiyat, içinde bulunulan sosyal ve siyasal zemini iyi görmüs, ayrintilariyla etüt edip betimlemis; betimlemekle kalmayip yarattigi kisiler araciligiyla gelecege dönük bakis açilari üreterek gelecegin dünyasinda var olmasi muhtemel fenomenleri resmetmisse bundan o toplum da o siyaset de hosnut olmanin ötesinde ne bekleyebilir? Dahasi, sadece kirk üç yila sigmis/siginmis bir hayatin içine bunca `degisim potansiyeli`, `öngörü`, `basiret`le mücehhez kaç bilim adami, kaç sanatkar, kaç edebiyatçi eseri yerlestirilebilir? Oguz Atay`in söylemekten hoslandigi bir cümleyi degistirerek yineleyelim: Oguz Atay orada, kitaplarinin içinde ve hâlâ o müstehzi edasiyla konusuyor; peki ama okuyucu nerede?..

Banyo Paspasi

7 Temmuz 2009 Salı

afrodite serisi ile siradisi banyolar

Estetik tasarimlariyla dikkat çeken Afrodite banyo serisi ayni zamanda islevsel olma özelligiyle de banyolarda fark yaratiyor. Afrodite banyo serisinin sabunluk, sivi sabunluk, dis firçalik, tuvalet kagitligi, havluluk, tuvalet firçasi, ayakli WC seti, ayna ve cam raf gibi aksesuarlariyla banyolarda sik bir bütünlük saglayabilirsiniz.||Duvara vidalanarak kolay uygulama avantaji sunan bu banyo aksesuarlari, ayricalikli görünümleriyle, klasik banyo dekorasyonlarindan sikilanlara farkli stil olusturma olanagi sagliyor ve ev sahibini temsil eden bir ruh kazandiriyor.||Porselen ve pirincin birlesmesiyle muhtesem bir uyum sergileyen Afrodite banyo aksesuarlarini istege göre farkli tarzlarda ve konseptlerde dekore edilmis banyolarda uygulayarak düzenli ve sik bir görünüm saglamaniz mümkün.||85 yillik deneyimi ve güvenirligi ile müsterilerinin ihtiyaçlarina yönelik tasarlanan ve gelistirilen ürünler sunan Häfele, Istanbul Dudullu`da bulunan merkez magaza ve stok alanlarini içeren tesisleri ve yurt çapinda konumlanan bayi agiyla is ortaklarina daha hizli ve verimli hizmet sunmayi hedefliyor. Türkiye pazarinda mobilya, kapi aksesuar ve donanim alanlarinda hizmet veren Häfele, uzman kadrosu ve sektörde esi bulunmayan 100 bin farkli üründen olusan genis ürün yelpazesi ile is ortaklarinin ihtiyaçlarini karsilayacak en uygun çözümleri tek elden sunuyor.

Banyo Paspasi

24 Haziran 2009 Çarşamba

banyo yapma imkanina kavusan cadir cocuklari: sagolasin devlet baba

Okuldaki arkadaslarinin `kötü kokuyorsunuz` diye yanlarina bile yaklasmadigi çocuklara banyo imkani saglandi. Ilk kez bol su ile yikanan çocuklar, `mis` gibi kokmanin mutlulugunu yasadi. Tarlada çalisan çocuklari egitime kazandirmak amaciyla Adana`nin Karatas ilçesinde inceleme yapan Adana Vali Yardimcisi Haluk Sezen, küçük ögrencilerle sohbet etti. Çocuklari tek tek öperken, giysi, saç ve ellerinin kirli oldugunu gören Sezen, `Çocuklar, sizin çadirda banyo imkaniniz var mi?` diye sordu. Ögrencilerden Fatma Kus bu soru karsisinda basini yere egerek, `Bizim çadirlarda banyo yok. Okula gittigimizde evleri olan arkadaslarimiz `kötü kokuyorsunuz` diye yanimiza bile yaklasmiyorlar. Bu da bizi çok üzüyor.` dedi. Çocuklarin saçlarini oksayarak, `Burada size banyo imkani sunalim mi ne dersiniz?` diye soran Sezen, hep bir agizdan `evet` cevabi alinca çalisma baslatti. Sezen`in talimatiyla, Karatas Kaymakamligi Köylere Hizmet Götürme Birligi`nin bütçesinden saglanan kaynakla çadirlarin yakinindaki Sosyal Destek Merkezi`ne önce günes enerjisi sistemi kuruldu. Merkezde atil durumda bulunan banyo isler hale getirildi. Ardindan çocuklari yikamasi için ücret karsiliginda köylü bir kadin görevlendirildi. Sampuan, sabun, havlu ve çamasir makinesi alindi. Teker teker banyo yapan çocuklarin üzerlerindeki kirli giysiler çikartilirken, hayirsever kisi ve kuruluslarca gönderilen kiyafetler giydirildi. Bastan asagi giydirilen çocuklar, ayna karsisinda saçlarini tararlarken `artik mis gibi kokuyoruz` diyerek mutluluklarini dile getirdi. Adana, aa

Banyo Paspasi